Ne güzel güller açabiliyorken gurbetin
en yerli semtinde, solmuş bir kırmızıyla kavga içindeyim hem de kendi semtimde…
Gir içeri
üşüteceksin demeye korkuyorum, çünkü içerden çıkan en akıllı bireylerden
biriyim.
Büyümek kadar yorucu değil
içerisi ama yaşlılık kadar acı verici, içeride gülmek için plan yapan vekiller
var aynı zamanda gülenlerin kellesini isteyen bir hükümdarla yan yana yemek
yiyen cellatlar.
Kırmızı; kol saatleri,
yemek masası, sokak lambaları, canlı vasıtalar
Aslında yanlış
yada kötü olan kırmızı değil, kırmızının ağabeyleri.
Emin değilim ama bunlar
muhtemelen kırmızının değil de bizim ağabeylerimiz diye düşünüyorum ve
bunlardan korktuğumdan mıdır anlam veremeyeceğim tarzda çıkıp söyleyemiyorum içerideki
herhangi bir bireye, belli etmeye çalışıyorum ama kırmızı duydukları için
anlamıyorlar beni, tabi bende kırmızı konuşuyorum.
Kırmızıyı sevdiğim için mi yoksa kırmızıdan
korktuğu için sorusuna cevap vermeye kalkışacakken kırmızıyı sevmeye başladım,
Sonra ona bir şey olacak diye korkmaya sonra pembe yemek yemek için dışarıya
çıktım, kırmızılar biraz sinirlendi, kıskandı, tırnaklarımı söktü ve
kulaklarımı kırdı sadık olacağımı düşündü herhalde. Şimdi ondan korkmaya
başladım.
Velhasıl
soruya cevap verirken sekiz duygu değiştirdim ama yinede cevap verebildim.
Son iki
yıldır kırmızıdan daha kırmızı olduğumu düşünüyorum…