30 Mayıs 2018 Çarşamba

SAÇMALAMA



Ne güzeliz bir bilseniz…
       
              Sen benden güzelsin, ben senden güzellerin sevgilisiyim. Sürekli birileriyle yarış içindeyim. Gel karşıma yarışalım. Konu ne olursa olsun yarış benimle. Kazanamayacağım savaşa girmem ama bana mecbur kılınan savaşı hep kazanırım. Bu yüzdendir ortadaki savaşa girmeme gibi bir lüksüm yok, yani ortada bir savaş varsa bu bana mecbur kılınmış oluyor zaten. Sen ne dersen de ben bildiğimi okurum gibi bir şey bu. Biliyorsan neden okuyorsun? Artık yazmaya başlamalısın mesela derdini, artını, bildiklerini ve sevdiklerini yaz. Bildiğinden emin değilsen ve bilmediğini de kesinlikle kabul etmiyorsan bilinçaltından tüyolar ver, hayal gücünün çalışma ortamından bahset, ne biliyim kafandaki eksik tahtalara birer isim ver. Yapamıyorsan eğer bilmediklerini oku artık.

Sana önerilerim değil bunlar, kesinlik hiç umurumda değilsin. Bilinçaltım veya eksik tahtalarım yada beni tatmin edebilecek bildiklerim…

                Hiç biriniz mutlu değilsiniz çünkü dünyaya mutlu olmak için geldiğinizi sanıyorsunuz. Ne zaman bu mantığı kendi içinizde imha ederseniz o zaman yağız keskin bir huzurla tokalaşacak onunla tanışacaksınız. Tanıştığınız huzur da sizi fanilik bitene kadar huzursuz edecek kadar disiplinli, terbiye edicidir. 
        
         Senin, erkek arkadaşından seni aldattığı için ayrılman kadar somut bir acı görmedim ben çünkü gerçek duygular soyuttur. O kadar abartılıyor ki duygularınız artık gözle görülebilir halde, pazara götürüp satılabilecek gibi, ağırlığı, rengi, kokusu, hacmi var gibi davranıyorsunuz. Kendi içinizde yaşayın görmek istemiyoruz, ben ve binlerce kişi...

Mutlu olun ama sadece ilgili varlıklarda...
            


28 Mayıs 2018 Pazartesi

KARAKTER




    Burası ne güzel bir yer ki kokusu insanı günaha sokmakla kalmıyor ya kafasını ya da kafasının içindekini güzelleştiriyor insanın. Garip bir şeydir. Kafamın içindekinin güzelliği her ne kadar tartışılmaz olsa da otur karşıma tartışalım diyebileceğim bir kabadayıya sataşmak istiyorum en tenha en pis kokan sokağın ucundan sonuna kadar. 
Her neyse…
Senin bu klasını deviremeyeceğimi bildiğim için yarıda kesiyorum…
Haydi anlat bana en şuursuz gününü, diye mesaj atsan ekslerine evet dedikleri anı salisesine kadar suratına çarpar nefret ettikleri senle birlikte . Kaşın gözün yarılır, dizin kanar, burnun kırılır. Bilmiyorum belki kalbin kırılır ama en mantıksız olanıdır bu. Bütün suç senin demek zorundayım çünkü sen beğendiğin bedenlere hayal ettiğin ruhları koyup aşık olan bir oluşumsun.
                 Ne ben bunu yapıyorum sana nede seni düşünen düşüncesizler. Belki sana yaptığım tek bir şey var oda senin çizdiğin yolda senin çizgilerini silmek veya bu çizgilerin renklerini değiştirip, patentini almış gibi benimsemek. Daha büyük başka ne kötülük edebilirsin ki diyeceksin kendi yolumu çizebilirim ve seni benim yolumun çizgileriyle meşgul edebilirim mesela.  Olaya vakıf olmadan kayda değer bir mertebede gülümsüyorsun ve hiçbir zaman yolun sonunu bilmiyorsun. Nasıl ama? Sana soru sorduklarında benim adım atmamı bekliyorsun ve en büyük geri zekalıyı kendin olarak görüyorsun. Hayır çok fazla sorun etme çünkü en büyük aptallardan sadece bir tanesisin sen. Daha büyük geri zekalılar var ve onlar daha küçük insanların yolunda yolcular.
             Sevdiğimi sandığım insanların beni tanıdığı kadar onlardan nefret ettiğimi düşünüyorum. Her ne kadar istemesem de gün geçtikçe daha azalıyor sevgilerim. Sen kendini sevdirmeye çalış yeter ki ben senden daha da nefret ederim. Mesela tek başıma evde film izlerken seni o kadar çok seviyorum ki kalkıp yanına gelesim bile gelmiyor. Kusura bakmayın gençler erken kaçmam lazımı çok seviyorum ben oradan ayrılıp Arabama binip son ses 2000 pop şarkılar dinlemeyi de senden çok seviyorum çok takılma senide yazdığım yazıların bitmesi kadar seviyorum…
Nankörüz işte sevdiğin kadar sevmiyorum…

Nefret Ediyorum

       Hangi zerren ne eyliyor ise eylesin, masumiyeti alt edip selvi boyuma zarar vermeden Sende galiba büyüdün parantezlerin içine çilek ç...