Ne güzeliz bir bilseniz…
Sen benden
güzelsin, ben senden güzellerin sevgilisiyim. Sürekli birileriyle yarış
içindeyim. Gel karşıma yarışalım. Konu ne olursa olsun yarış benimle. Kazanamayacağım
savaşa girmem ama bana mecbur kılınan savaşı hep kazanırım. Bu yüzdendir
ortadaki savaşa girmeme gibi bir lüksüm yok, yani ortada bir savaş varsa bu
bana mecbur kılınmış oluyor zaten. Sen ne dersen de ben bildiğimi okurum gibi
bir şey bu. Biliyorsan neden okuyorsun? Artık yazmaya başlamalısın mesela
derdini, artını, bildiklerini ve sevdiklerini yaz. Bildiğinden emin değilsen ve
bilmediğini de kesinlikle kabul etmiyorsan bilinçaltından tüyolar ver, hayal
gücünün çalışma ortamından bahset, ne biliyim kafandaki eksik tahtalara birer
isim ver. Yapamıyorsan eğer bilmediklerini oku artık.
Sana önerilerim değil bunlar, kesinlik hiç umurumda
değilsin. Bilinçaltım veya eksik tahtalarım yada beni tatmin edebilecek
bildiklerim…
Hiç biriniz mutlu değilsiniz çünkü dünyaya mutlu olmak için
geldiğinizi sanıyorsunuz. Ne zaman bu mantığı kendi içinizde imha ederseniz o
zaman yağız keskin bir huzurla tokalaşacak onunla tanışacaksınız. Tanıştığınız
huzur da sizi fanilik bitene kadar huzursuz edecek kadar disiplinli, terbiye
edicidir.
Senin, erkek arkadaşından seni aldattığı için ayrılman kadar somut
bir acı görmedim ben çünkü gerçek duygular soyuttur. O kadar abartılıyor ki
duygularınız artık gözle görülebilir halde, pazara götürüp satılabilecek gibi, ağırlığı, rengi, kokusu, hacmi var gibi davranıyorsunuz. Kendi içinizde yaşayın
görmek istemiyoruz, ben ve binlerce kişi...
Mutlu olun ama sadece ilgili varlıklarda...