Her dakika buradasın ve bunun farkında
bile değilsin. Belki makbul olanı budur, belki de mecburiyeti yaşıyoruz. Her ne
boksa da memnunum bundan. Senin için sorun olmadığından eminim hatta seni ilgilendirmez
bile. Sen yine gez, dolaş, ne bileyim arkadaşlarınla kahve iç, bisiklete bin.
Burası senin için yeterince mekana ve alana taabi. Benim olan hiçbir şey yok
ama senin olan her şey var burada. Kalın sesin, büyük gözlerin, çirkin sarı
kazağın, elektriklenmiş saçların, nefret edilen ojelerin. Bir tek kokun yok,
sanıyorum ki unutuldu, unuttum onu. Unutmak zorundaydım üç beş mükemmelliği,
kokundan başlamış oldu beynimin en alafrangalı mecrası.
Bakın abartmıyorum bazılarının sizle kavga etmesi bile sizi 4 sene kadar
daha mutlu edebilir ve son kez de olsa sırf muhataplık söz konusu oldu diye,
saat 11:25’den beri heyecanlıyım ben. Ağlamadım hiç, çok defa güldüm. Sana fark
ettirmeden senin tırnağın kadarlarıyla gezip dolaştım. Senin burada olman kadar
geri zekalı bir durum bu. Birde böyle bir şuura sebepsin ya… Senin buradan gitmen ya da gitmemen ikileminde
zayıfladı bilinçaltım. Hayal gücüm senin kadar kaldı, dahası vardı onu da saygı
değer annemiz sırtına sürüp büyük kızına sıvazlattı. Neyse sağlık olsun, bak
ikimizde bir şeyler kazandık. Ben seni, sen benim sevgimi.
Hep buradasın, burada olduğun farkında değilsin, burası senin için
biçilmiş kaftan, burası, burası, burası.
Burası neresi?
; Yeryüzünde ikamet eden, her hangi bir canlının ilgi
odaklarını irdelemeyen ve aynı öz veriyi de karşı taraftan bekleyen, mavilerle
kamufle edilmiş sağa bakan bir solcu siyahlığı, bir aşığın yarım kalmış duvar
yazısı veya da müslüman bir çocuğun tanklara karşı çatılan kaşları diyeyim sen
anla be kardeşim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder