23 Şubat 2018 Cuma

KEMENÇE İLE SİRTAKİ ÇALMAK

                       



                          Burası neresi bir sor bakalım yanındakine aynı zihniyetle rastlaşıyor musunuz? Aynı yerdeyseniz sorun yoktur fakat farklı yerlerdeyseniz önce yanındakiyle vedalaş sonra kendi adını kendine unutturup, gözüne uyku gözlüğü takıp, sol ayak bileğine ağır bir pranga geçirip yani kendine bir şekilde zorluk çıkarıp hızlı bir deparla oradan uzaklaş. Hayatının her anında bir zorlukla mücadele etmek zorundasın. Bu zorlukları da kendin belirle. Daha da güç bir zorluk olmasından kaçınmak için kendi zorluklarını kendin belirle. Nereye gittiğin önemli değil orada olma yeter. Çünkü orası her kişiliğe farklı hizmet veren bir müesese. Pahalı dekorasyonu, ucuz içkileri, uzun saçlıları, kısa boyluları ve her tondan kalabalığıyla orası vazgeçilmez bir yer nefsin için. Mesela

;Korkunç bir kadın ismi senden edebilir seni.
 Onlar senden iyi bilir seni
Basit değilim demişliğinle şekillenme
Sert adamlarla böl hisseni
   
 Anlatabildim mi?
Anlamanız için en zor yolları seçme isteği var içimde ve kendimi kırmakta istemiyorum. Basitlik ilgi çekici bir şey olsaydı yemek yemek bir sanat, lokantalar müze, şişmanlar diva olurdu. Aşçılar popçular kadar kazanır. Canlı hayvan çiftçileri prodüktörler kadar havalı olurdu.                                                    Peki şimdi anlatabildim mi?

                 
                Saçma bir şeyle uğraşman gerekli, bir şeyleri tercih etmen yeterli bunun için, zaten her bir şey saçma değimli sence de. Sevdiğin işi yapamıyorsun madem, yaptığın işi seveceksin. Sonuçta hepsi aynı sistemin hurafesi. Biz severiz böyle merdiven altından geçip de başımıza uğursuzluk getirmeyi. Bundan dolayı da herkesin işine karışırız ama kendi işimizin ne olduğunun farkında bile değiliz. Beş dakika daha diyerek uyumaya devam ediyoruz asırlardır. Uyanmamız için de ayna kırılmalı illa…      

20 Şubat 2018 Salı

HER DAKİKA BURADASIN


   
                         Her dakika buradasın ve bunun farkında bile değilsin. Belki makbul olanı budur, belki de mecburiyeti yaşıyoruz. Her ne boksa da memnunum bundan. Senin için sorun olmadığından eminim hatta seni ilgilendirmez bile. Sen yine gez, dolaş, ne bileyim arkadaşlarınla kahve iç, bisiklete bin. Burası senin için yeterince mekana ve alana taabi. Benim olan hiçbir şey yok ama senin olan her şey var burada. Kalın sesin, büyük gözlerin, çirkin sarı kazağın, elektriklenmiş saçların, nefret edilen ojelerin. Bir tek kokun yok, sanıyorum ki unutuldu, unuttum onu. Unutmak zorundaydım üç beş mükemmelliği, kokundan başlamış oldu beynimin en alafrangalı mecrası.
                        Bakın abartmıyorum bazılarının sizle kavga etmesi bile sizi 4 sene kadar daha mutlu edebilir ve son kez de olsa sırf muhataplık söz konusu oldu diye, saat 11:25’den beri heyecanlıyım ben. Ağlamadım hiç, çok defa güldüm. Sana fark ettirmeden senin tırnağın kadarlarıyla gezip dolaştım. Senin burada olman kadar geri zekalı bir durum bu. Birde böyle bir şuura sebepsin ya…  Senin buradan gitmen ya da gitmemen ikileminde zayıfladı bilinçaltım. Hayal gücüm senin kadar kaldı, dahası vardı onu da saygı değer annemiz sırtına sürüp büyük kızına sıvazlattı. Neyse sağlık olsun, bak ikimizde bir şeyler kazandık. Ben seni, sen benim sevgimi.
                     Hep buradasın, burada olduğun farkında değilsin, burası senin için biçilmiş kaftan, burası, burası, burası.  Burası neresi?

; Yeryüzünde ikamet eden, her hangi bir canlının ilgi odaklarını irdelemeyen ve aynı öz veriyi de karşı taraftan bekleyen, mavilerle kamufle edilmiş sağa bakan bir solcu siyahlığı, bir aşığın yarım kalmış duvar yazısı veya da müslüman bir çocuğun tanklara karşı çatılan kaşları diyeyim sen anla be kardeşim

17 Şubat 2018 Cumartesi

BİR RAHATSIZLIK

                   


                  Her dakika acı çektiğini belirten geri zekalı insanlarla aynı tarafa bakmak istemiyorum. Birisi kafamı tutup o tarafa doğru boynumu kırana kadar da bakmayacağım. Yeterince acı çektiysen ki çekmişsindir, bırak kardeşim ağlamayı. Senin aptal içerikli polyannacılıkla başlayan ilişkilerinin sonlanmasının sebebi beni ne kadar ilgilendirir ki? Sosyal hesap özürlümüyüm acaba diye düşünüyorum bazen. İnstagramı kullanmak için sevgilimden mi ayrılmalıyım? Bu salaklaşmış gurursuz kişilikleriniz, basit fikirlerinizin yanı sıra birde egoist tavırlar sergiliyorsunuz ya. Aslında bu bile birilerine gerizekalı diyebilmem için beni tatmin edecek kadar yukarısı. Mesela anlık paylaşılan story de güncel olan çocuk istismarını kınayan bir içerik paylaşıp tam  sekiz dakika sonra “ağlasam geçer mi?” şeklinde bir paylaşımın acizliğiyle 2k takipçinin beğenisini toplamanda o iki bin ağmanın zihinsel engellerinden türeyen bir özgüven midir? Hep merak ediyorum.
                   Seni neden bu kadar ilgilendiriyor ki? diyeceksiniz haklı olarak. Bana dokunan hiç bir şey yok aksine kendimi daha zeki hissetmemi sağlıyordu bir yere kadar ama. İnsanlar, sonuçta aynı familyadan olduğum bir varlık, daha da içine girelim aynı şehirde yaşadığım bir kız, olayı derinleştirirsek mahalleden bir abim, daha da derine girersek eğer. Kardeşim sen benim kapı komşumsun az kendine gel. Evde tuz bitse isteyemiyorum senden abi. Yüz yüze bakmak zorunda olanlardanız.
                Bunlar sizler için normal bir şey olsa bile, hani ne alakası var deseniz dahi, bu o kadar büyük bir beyinsizlik ki. Pisikolojik bir rahatsızlık belki de. Bana özel bir durum yani. İstediğiniz kadar garipseyin ama durum bu. Daha nefretimin yarısını bile anlatadım bence. Telaffuz edebileceğim bir makine icat edilse keşke...

İNSANLAR, AYNI SENİN GİBİ


                     Nasıl böyle bir şey düşünürsün?  Benim en sevdiğim renk kırmızı fakat bizim sınıfın en çalışkan öğrencisi olan Melisa ise beyaz rengi seviyor, ben acıyı çok severim kardeşim acıdan nefret eder, et yemeyen arkadaşlarım bile var. Bunların alışılmış birer aktivasyon misillemesi olduğunu düşünüyorum. Patenti alınmış kanıtlarım yok maalesef ki ama sizleri tatmin edecek cümleler kurabilirim. Benim kafamda çürütmeye çalıştığım yüzlerce tez var ve çürütemediklerim den çok etkilenir, hakkında bir şeyler karalarım. Bunlardan biriside İnsanların aynı senin gibi olmasıdır.
                    Herkes aynıdır. Aynı duygular, aynı düşünceler, aynı damak tadı kısaca fiziksel olmayan ruhun karakterleri bunlar. Örneğin yeni doğan bir çocuk kız veya erkek fark etmez zevkleri, duyguları, kendi tercihleri olmadan dünyaya gelirler. Kız çocuğa kırmızı veya pembe patik örülür, erkek çocuğa mavi. Böylelikle ilk olarak mavinin, erkek kırmızının, kız rengi olduğu aşılanır. Biraz büyürler erkek çocuğa küfür öğretilir. Çocuk düşüp ağlarsa, sen erkek adamsın erkek adam ağlar mı? Diyerek aslında onun bilinçaltını tekmelerler. Birde en önemlisi ‘’oğlum amcana pipini göster bakim hah aferin birde küfür et aslanım benim be kimin oğlu?’’denir. Bu çocuk burada demek ki erkek olmak kız olmaktan daha üstün bir şey diyerek kızı erkek den ayıran babanın, amcanın, dayının aslan çocuğu olur. Kız çocuğa dışarı çıkmanın kötü olduğunu aşılarlar biraz büyüyünce. Ona tatlım, balım, prensesim diye seslenir anne babası. Düşse abartılı bir şekilde ilgi gösterilir bundan dolayı da kız çocuğu ilgi bekler. Bizleri ilk farklılaştıran aile için olağan durumlardır.
                Ergenlik zamanlarında yavaştan tam anlamıyla tabiri caizse gözle görülür karakterimiz oturur. Bunu bizler değil bulunduğumuz ortamlar belirler. Misal benim kardeşimle aramda üç yaş var ve oturduğumuz semtte birçok kişi ikimizi de tanır. Biz o kadar farklıyız ki konuşmamız dahi farklı, mesleğimiz, giyim tarzımız, gelecek planlarımız…  Kardeş olduğumuzu duyanlar hayret ediyor nasıl ya? Ne laka diyor. Çünkü hiç beraber sokak da oynamadık, bana hiçbir zaman kendi hayatı hakkında fikrimi sormadı. Biz ilk aşamayı beraber öğrendik ebeveyn eğitimini beraber aldık ama ebeveynler karakter eğitiminde çok az bir etkiye sahiptirler. O karakterini ve düşüncelerini o farklı bir yerde farklı bir şekilde edindi ben farklı şekilde edindim. Doğudan büyüyüp yetişen bir insan kalabalık aileyi farklı kültürü, aşiret mantığını kavramak zorunda bırakılmıştır. İzmirli bir yetişkinle aynı yemeği yememiştir çünkü.
              Aynı cinsiyette olan ikiz kardeşleri düşünelim şimdi. Aynı şeyleri düşünenlerden başlayalım mesela, ya da birinin başına kötü bir şey geldiğinde diğerinin de bunu hissetmesinden ne biliyim aynı kıyafeti giymelerinden de olabilir… Ta ki evlenene kadar birlikte nefes aldılar, oyun oynadılar, tartışmalar da aynı konuyu savundular, aynı ortamdaydılar. Tabi evlenene kadar sürüyor buda ikizlerden biri Karadenizli bir kızla evleniyor ya da Diyarbakırlı’ ve istese de istemese de bu arkadaş diğer arkadaşla farklılaşıyor. Huy, karakter, zevk, sonradan edinilir. Buna içimize çektiğimiz havanın bile etkisi vardır. Tıpkı sağ üst köşede ki ADANA yazısı gibi…
              Hepimiz aynıyız değişkenlik gösteren ilkelerde insanlarla aynı mesafeye sahipler. Bunca seneni yok etmek istesen de bu imkansızdır kardeşim.

           

HAYAT PAHALI DEĞİL NEFSİM MİLYONER


                Yaşadığınız şehrin en işlek caddesinde yürürken insanlara gizliden bir kulak verin. Eski patronum tavsiyesidir. Ben bir gün denedim hoşuma gitti tekrar denedim sinirlendim, bazen de gururlandım ve bağımlılık yaptı. İnsanlar için maalesefimsi bir eylem olsa bile bunu hep yapıyorum, hem ayıp falan da değil.çünkü: benim yanlışlarımla aynı olan yanlışları duyuyorum insanlardan
               2 saat önce sevimli bir çift telefoncunun önünde tartışıyor gençlerden biri ikinci el telefon alalım diyor diğeri yeni çıkan sıfır bir telefon istiyor. Tahminimce telefoncuya kadar toplu taşımayla gelmiş, aylık kazançları asgari ücretin tamamı bile değil ama telefonum son çıkan, ihtişamlı, pahalı, gösterişli olanından olsun isteniyor. Bunun anlamı da hayat pahalı değil nefsim milyoner. En kötü benim düşüncem öyle.  Orta yaşlı iki adam dönercinin önünde sigara içiyorlar ve aralarında bir konuşma geçiyor banka borcunu bu ay ödemek zor olacak benim için tarzı konuşmalar…  Arkadaşı iğneleyici bir ses tonuyla:  senin neyine 2017 model araba dese de o araba çok önemlidir onun için. 2002 model aracını satıp üzerine kredi çekip son model bir araba fiyakalı gösterir ama rahat vermez. Bunu en iyide ben biliyorum. Öğrenciyim, muhtemeldir param yok ama bir pozitiflik var benle kavgasız geçinen inanamazsın. Borç harç araba almaya karar verdim. Zor oldu ama aldım bir araba, bu arada benim öğrenci bursu, kredisi, bilmem nesi hiçbir gelirim yok. Aylık 300 lira babamın verdiği bir parayla yaşıyorum. Arabam yokken aylık 66 liralık abonmanla toplu taşımayı kullanarak 30 gün okula gidip geliyordum şimdi 66 lirayla okula en fazla 3 gün gidip geliyorum hatta üçüncü gün gidiyorum ama gelemiyorum. Evim Şehrin bir ucunda okulum diğer ucunda. Bunun yanı sıra arabayı borçla aldım o borçlar var. Dün akşam karar verdim tekrar toplu taşımayı kullanmaya. Arabamla vedalaşırken buğulu camına hayat pahalı değil nefsim milyoner yazdım ve indim arabadan evime girdim. Eski patronum aradı ve hesabına yatırdım alacağını dedi. Ceketimi arabada unutmuşum, almak için on dakika sonra arabaya döndüğümde camdaki yazı silinmişti.

                 Bu tıpkı bizler gibi; biliyoruz, farkındayız hatırlarsak içimiz garip oluyor, kötü hissediyoruz ama ortam ısınınca yok olan bir pahalılık hissediyoyoruz. Kıskançlık mıdır? Bilmiyoruz . 

Nefret Ediyorum

       Hangi zerren ne eyliyor ise eylesin, masumiyeti alt edip selvi boyuma zarar vermeden Sende galiba büyüdün parantezlerin içine çilek ç...